KAÇIK BUDAK EFSANESİ
Diyarbakır’ın içinde birçok cami bulunurken bunların yanında çok sayıda mescitte bulunmaktadır. Bu mescitlerin bir kısmı yıkılmış, yok olmuş, sadece ismi kitaplarda kalmıştır. Bir kısmı da halen ayakta olup Müslümanların ibadetlerine açık bulunmaktadır.
Bu mabetler şu anda kısmen Vakıflar Genel Müdürlüğünün bakım ve onarımı altında olmalarına rağmen bir kısmı da zürriyet vakfı, yani babadan oğlu nakledilen bir vakıf malı olduğu için buralarının bakımı, onarımı ancak sahipleri tarafından yapılabilmektedir.
Sevgili dinleyenlerim,
Şimdi sizlere sözünü edeceğim mescit işte vakıf mescitlerden biridir ve halen de sahipleri tarafından emlak vergisi ödenir. Onların üstlerine kayıtlıdır. Mescidin kapısına baktığımızda “Karşık Budak Mescidi” diye yazan bir levha görürüz..
Oysa tarihe dönüp baktığımızda buranın adı “Karşık budak” değil de “Kaçık Budak” olduğunu anlarız. Anlatıldığına göre, Akkoyunlu idaresi altındadır Diyarbakır bir zamanlar.. Burada bir Akkoyunlu hükümdarı hüküm sürmektedir ve adına da “Uzun Hasan” derler.
Uzun Hasan’ın bir oğlu vardır ki, hal ve hareketleri diğer insanlara benzemez, konuşmaları tuhaftır, bazıları “delidir” derken, bazıları da “velidir” erler. Derler de bu iki tanımın da doğru olduğunu bilmezler. Çünkü aşık Nesimi’nin bir beytinde bu durum şöyle izah edilir:
“Aşık olan olur deli, deli olan olur veli, Nesimi’yem yüzün beni, derim meydanda, meydanda”
Halk arasında Budak bey diye de anılır Kaçık Budak.. Ancak O kendi adı yaşasın için tutar Diyarbakır içinde bir mescit inşa ettirir.. Ve kendi adını koyar mescidin üstüne.. Zamanla bu isim halk arasında değişe, değişe bugünkü şeklini alır Ve “ Karşık Budak” olur..
Rivayete göre Kaçık Budak beyin mezarı, avludaki merdivenlerin altında bulunur.. Ve burada başka mezarlar da vardır..Mescidin hemen karşısında bir fırın, fırının yanında da tarihi bir hamam bulunmaktadır. Hamamın ismi “Cemşit hamamıdır.
. sevgili dinleyenlerim,
Bu mescit oldukça küçük bir mescit.. Her küçük olan gibi buda oldukça şirin ve sevimli
Yeri mi? Sahabeler mescidine giderken Arbedaşa dönmeden ilk sağa dönen sokağın içinde..
Dışarıdan baktığınızda burasını bir şehir evi sanabilirsiniz..
Söz camilerden ve mescitlerden açılmışken burada Kurşunlu camii anmadan geçmek olmazdı.. Zaten “Kaçık Budak” mescidine yakın olan mabetlerden biridir Kurşunlu cami.. Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yapılmış.. Halk arasında kurşunlu cami diye anıldığı gibi Fatih Paşa camisi diye de bilinir. Burada da bir çok mezar ve türbeler bulunur..
Kurşunlu cami ismini şu sebepten almıştır.. Şimdilerde camilerin kubbeleri ve diğer tavanları alüminyum levhalarla kaplanırken o zamanlar kurşunlarla kaplanırmış.. İşte kurşunlu caminin kubbesi kurşunlarla kaplandığı için halk tarafından “kuryunlu cami” diye şöhret bulmuş..
Birinci cihan harbini görenler anlatırlar ve derler ki o zamanlar kurşunlu cami, cami olarak görev yapmıyordu. Ya ne yapıyordu? Silah deposuydu.. İçinde askeriyeye ait çok silah vardı.
Kapısında askerler nöbet tutarlardı.. ..Hem o zamanlar Diyarbakır’ın yazları çok sıcak olurdu. Zaten çok sıcak olduğu için Diyarbakır küçeleri daracıktır..
Yaşlı amcaların ve dedelerin unutamayıp anlattıkları bir olay var ki kurşunlu cami ile ilgili olarak tarih kitaplarında yeri var.. Şöyle k bir sene Diyarbakır çok sıcak bir yaz mevsimi yaşamış.. Hava öylesine sıcak olmuş ki, insanlar bayılıyor, ölüyor, hayvanlar telef oluyor.. Ve bu atmosferin yaşandığı o günlerde Kurşunlu caminin kubbesindeki kurşunlar eriyip aşağıya dökülüyor.. Tabii yeniden kurşunla kaplanıyor bu caminin kubbeleri orijinalliğini korusun diye..
Kurşunlu caminin kubbesinde kurşunlar şimdi bile yerinde duruyor ve fakat o sıcaklar görülmediği için artık erimiyor..
Başka efsanelerde buluşmak dileğiyle hoşça kalın sevgili dinleyenlerim. |
|
 |
|